Özür dilerim. Ben imparator olmak istemiyorum. Bu beni ilgilendirmiyor. Hükmetmek veya işgal etmek istemiyorum. Herkese yardım etmek istiyorum. Yahudi, Katolik, Siyah, Beyaz.
Hepimiz birbirimize yardım etmek istiyoruz. Diğerlerinin mutluluğu hepimizi mutlu ediyor. Hiç kimseden nefret etmiyoruz, hiç kimseyi aşağılamıyoruz. Bu dünyada herkese yer var. Dünyada herkesi doyuracak kadar zenginlik var. Hayat hür ve güzel olmalı. ☀️
Biz doğru yoldan çıktık. İktidar hırsı insan ruhunu zehirledi, nefret duvarları ördü. Bizi mutsuzluğa ve insan kıyımına mahkum etti.
Hızı keşfettik ama yerimizde sayıyoruz. Makineleşme bolluk yerine yokluk getirdi. Bilgimiz bizi saygısız ve yobaz yaptı. Çok düşünüp az hissediyoruz. Makineden çok insanlığa ihtiyacımız var. Beceriden çok iyiliğe ihtiyaç duyuyoruz. Aksi takdirde şiddet galip gelecek ve hayat yok olacak. Uçak ve radyo bizi birbirimize yaklaştırdı. Bu icatların temelinde iyilik, kardeşlik ve beraberlik var. Şuan sesimi milyonlarca insan duyuyor. Umutsuz kadın, erkek ve çocuklar. Masum insanlara işkence yapan, hapse atan bir sistemin kurbanları onlar. ⚙️
Ben, duyanlara sesleniyorum. Umutsuzluğa kapılmayın. Mutsuzluğun sebebi hırslı kişilerin insanların ilerlemesinden korkmasıdır. Nefret geçer, diktatörler ölür. Halktan aldıkları iktidar halka geri döner. İnsanlar ölür, hürriyet ölmez.🌱
Askerler, esirlik için değil, hürriyet için savaşın. Aziz Luke’ün dediği gibi cennetin kapıları insana açıktır. Bir kişiye, bir gruba değil herkese açıktır. Güç sizin, halkın elindedir. Makine ve mutluluk yaratma gücü. bu güçle yaşamı hür ve güzel yapın. Harika bir maceraya dönüştürün. Demokrasinin verdiği bu gücü kullanalım. birlik olup, harika bir dünya yaratalım. Herkese iş sağlayan, gençlere umut, yaşlılara garanti veren bir dünya…
Aklın idare ettiği bir dünya için savaşalım. Bilim ve ilerleme herkese mutluluk getirsin.🙏🏻❤️
İçimde hangi atam konuşuyor? Hem aklımda hem de bedenimde aynı anda ayrılamam. Bu yüzden tek kişi olamıyorum. Kendimi aynı anda sayısız şey olarak hissedebiliyorum.
Fazla büyük usta kalmadı. Zamanımızın gerçek kötülüğü budur. Kalbin yolları gölgelerle kaplanmış. Yararsız görünen seslere kulak vermeliyiz. Okul duvarları, asfalt ve refah reklamlarının uzun kanalizasyon boruları ile dolu beyinlere böceklerin vızıltısı girmeli.
Her birimizin gözlerini ve kulaklarını büyük bir rüyanın başlangıcı olan şeylerle doldurmalıyız. Birisi piramitleri yapacağımızı haykırmalı.
Yapmamamızın bir önemi yok.
O isteği beslemeliyiz, ve ruhun köşelerini esnetmeliyiz sınırsız bir çarşaf gibi.
Dünyanın ilerlemesi istiyorsanız el ele vermeliyiz.
Sözüm ona sağlıklıları sözüm ona hastalarla karıştırmalıyız.
Siz sağlıklı olanlar! Sağlığınız ne anlama gelir.
İnsanoğlunun bütün gözleri, içine daldığımız çukura bakıyor. #Özgürlük faydasızdır, eğer gözlerimizin içine bakmaya yemeye, içmeye ve bizimle yatmaya cesaretiniz yoksa!
Dünyayı yıkıntının eşiğine getirenler sözüm ona sağlıklı olanlardır.
İnsanoğlu dinle!
Senin içinde #su, #ateş ve sonra kül ve külün içindeki kemikler ve küller. Kemikler ve küller! Gerçekliğin içinde veya hayalimde değilken ben neredeyim?
İşte yeni anlaşmam : geceleri güneşli olmalı ve Ağustos’ta karlı. Büyük şeyler sona erer küçük şeyler baki kalır. Toplum böylesine parçalanmaktansa yeniden bir araya gelmeli.
Sadece doğaya bak ve hayatın ne kadar basit olduğunu göreceksin. Bir zamanlar olduğumuz yere dönmeliyiz yanlış tarafa döndüğün noktaya.
Hayatın ana temellerine geri dönmeliyiz suları kirletmeden. Deli bir adam size kendinizden utanmanızı söylüyorsa ne biçim bir dünyadır burası!
Şimdi müzik. Anne!
Başının etrafında dolaşan ve sen güldükçe berraklaşan o hafif şey havaymış. Müzik işe yaramıyor…”
Bir yanda eski benlik, diğer yanda yeni #benlik. Ve biz yeni benliğimize hop diye geçemeyiz. Bunu başarmak için gereken dönüşümü geçirmemiz gerekir.🧜🏻♀️
35 yaşına kadar sahip olduğumuz kimliğin %95’i #bilinçaltı davranışlardan oluşur. Otomatikleşmiş alışkanlıklar, duygusal tepkiler, inançlar, algılar, tavırlar tıpkı bir bilgisayar programı gibi bizim %95’imiz bunlardır. 🧬
Bedenin zihin olmak için programlanmasıdır, bu da alışkanlık demektir. Ve biz kalan %5’i bilinçli zihnimizi değiştireceğiz, şunu da bilin, siz istediğiniz kadar olumlu düşünseniz de, şayet olumsuz hissediyorsanız, çünkü son 30 yıldır böyle hissediyorsunuz zihin ve beden birbirine karşı olur. Dünyanın en muhteşem hayalini kurabilirsiniz. İçinde istediğiniz her şey var ancak değersizlik hissediyorsanız zihniniz ve bedeniniz zıt demektir. Burada amaç bedeni yeni bir zihne uyumlamak, ayarlamaktır.
Eskisi gibi düşünmemeye, eskisi gibi davranmamaya ve hissetmemeye karar verdiğiniz an değişim nehrine ilk adımı atacaksınız. Değişim ile ilgili en zor kısım, bir gün önce verdiğiniz kararların aynılarını vermemektir.💫
...
Bizim aklımızdan günde 60 ile 70 bin arası düşünce geçer. Ve bu düşüncelerin %90’ı bir gün önceki düşünceler ile aynıdır. Aynı düşünceler her zaman aynı seçimlere yönlendirir. Aynı seçimlerde sizi aynı davranışlara sevk eder. Aynı davranışlar aynı deneyimleri yaşatır. Aynı deneyimlerde aynı duyguları üretir.🧠
...
Sizin düşünüş, davranış ve hissediş tarzınız sizin kişiliğiniz olur. Ve kişiliğinizde kişisel gerçekliğinizi yaratır.💆🏼♂️
...
Yeni bir hayat istiyorsanız, önce kişiliğinizi değiştirmelisiniz.
Bilinçsiz alışkanlıklarınızın, davranışlarınızın, söylemlerinizin farkına varıp bunları değiştirmelisiniz. Sonra da sizi geçmişe demirleyen duygularınıza bakmanız gerek..🕺🏻
...
Değişim sürecinde tefekkür etmenin gereği, unutmak ve tekrar öğrenmektir. Eski benliğinizin alışkanlıklarını bırakıp, kendinizi keşfetmektir.”
🙇🏻♂️🙇🏼Hayatımızın %95’i yaşamın ilk yedi yılında yaşadığımız hayatın nasıl yaşandığı ve programlandığından geliyor.
…
7 yaşın altındaki her çocuk Electroencephalograph beyin aktivitesi okunduğunda, theta dediğimiz düşük titreşim frekansındadır.🧞
#Theta hayal gücüdür. Çocuklar bu sayede çamurlu turtalarla çay partisi yapıyorlar. 🪁
Theta ayrıca hipnoz ve bilinçli hale gelmeden önceki fikirdir.🌈
…
Bilinçaltı iki ayrı şekilde öğrenebilir yani bilinçaltını eğitmenin iki temel yolu vardır.
Birisi ilk yedi yılda gerçekleşen doğal hipnoz ( anne babayı gözlemleyerek, kayıt almak) ile, diğeri de tekrarlama, #pratik ile..
Tamamlamadan önce defalarca ilerlemen gerekir ve bir kere tamamladın mı tamamdır. O noktada bir daha tekrarlaman gerekmez. Tekrarın alışkanlığa dönüşmüştür bile. 🙅🏻
“Sancının tedavisi yine sancıdır. Bu Rumi’nin yöntemidir.
Farkındalık; bilinçli olmak, bilinçlilikle kendini dengelemektir. Fiziksel acılarda en iyi yöntem, bir şey yapmadan farkındalığınızı ona yöneltmektedir. 💆🏼
Sınırları aşmak…Sınırı aştığınızda acı kalmaz. Çünkü acı zaman, mekan ve sebeplerin olduğu bir dünyadadır. Siz bunu aşıyorsunuz. Fiziksel acıda bunu yapmalısınız. 🧚🏻
İnsanların acıları, hayvanların ya da diğer canlıların yaşadığı acılardan farklıdır. Her şeyi sorgulamaktan hoşlanıyoruz.
İnsanlar varoluşsal acı denilen bir şeye sahiptir Bu fiziksel acıdan öte bir şeydir ve fiziksel ağrıya da neden olabilir. 🙇🏼
Ama altta yatan şey gerçeği bilmemekten kaynaklanan bir acıdır. Doğu bilgelik geleneğinde bunun nedeni “kim olduğunuzu bilmemeniz, ayrıca tutulmayacak olana tutunmaktır. Bu şekilde hiçbir deneyim yaşanmaz. Mümkün değil. Çünkü tanım gereği deneyimin bir başlangıçı, bir ortası ve bir sonu vardır. Bu deneyimde sona erecek. 🙅🏻♀️
…
İnsanların acı çekmesinin temel sebepleri;
1. kim olduğunuzu bilmemek
2.yakalamak, kavramak ve var olmayan şeye tutunmak
3.geçicilik korkusu
4.kendinizi ego adı verilen toplumca teşvik edilen kurgusal bir kimlik ile tanımlama
5. ölüm korkusudur.
…
Bunları tedavi etmenin tek yolu da zaman ve mekanda olmayan öz kimliğinizi bulmaktır. Ki daha iyi bir tabir olmadığından bizler buna ruh diyoruz, yani ruhunuzu kaybederseniz, acı çekersiniz. Ama öz varlığınızla bağlantı kurarsanız, o zaman deneyim yaşayabilir, tadını çıkarabilirsiniz ve aynı zamanda buna bağlı kalmazsınız. Deneyime bağlı kalmak doğu bilgeliği geleneğinde karma tarafından sınırlanmak olarak adlandırılır. Karma tarafından sınırlanmak acı çekmektir. Karmadan bağımsız kalmaksa yaratıcılıktır. Yani karmanın tersi yaratıcılıktır. Bu da nihai şifalanmadır. 🌼
Sağlık, şifa, bütünlük, kutsal hepsi aynı kelimedir.”
Size de bazen bir aydınlanma geliyor mu? 💡
Yalnız değilsiniz. Aydınlanma gelmiyorsa da yalnız değilsiniz, ki bu #EckhartTolle’ye göre ender görülen bir şeydir. O geldiği anda da yaşadığınız dinginlik hali ile aydınlanma yaşayanlardansanız da yalnız değilsiniz. 💆🏼
Aydınlanmak istiyorum! diye şipşak çözümler, listeler, formüller arayanlardansanız, bu video size göre olmayabilir ama yine de, yanıtsız bırakmayız ve Eckhart Tolle’nin videonun başındaki gülüşüyle yanıt veririz. 😏
Çünkü biliyoruz ki; aydınlanma kendiliğinden gerçekleşir. Bazı şeyler yardımcı ya da faydalı olabilir. Çevre şartları yararlı ya da yardımcı olabilir. Ya da tam tersi…
🦋
Destekleyici olmanın tersine, çevrenizde tam bir karmaşa olabilir. Üzücü bir şey…insanların bağırması gibi şeyler…ya da herhangi bir şey çok şiddetli bir şekilde ters gider ve aniden tepki vermek yerine bir anda sessiz ve dingin olursun. Bu aydınlanmanın br parçası.🦉
…
Düşünce gereksizleştiğinde boşluk olur. Düşüncenin ötesine geçersin. İşte bu aydınlanmadır. 💫
Erich Fromm insanların kendileri gibi olduklarını kanıtlamak için, iki yola başvurduklarını ileri sürer. Kendilerini sahip oldukları üzerinden tanımlamak ya da kendilerini var olma süreci içerisinde tanımlamak. 🦔 “Öncelikle şunu söyleyebilirim ki, sahip olduğum şeyleri kaybedebilirim. 🧸 Başka bir deyişle, eğer benim kişilik algım sahip olduğum şeyleri temel alıyorsa, ve eğer ben, sahip olduğum şeylerim diyebiliyorsam, o zaman şöyle bir soru çıkagelir; sahip olduğum şeyleri kaybedersem ben neyim ki? 🌚 Bu sebeple, sahip olduğu şeyleri temel alan kişilik algısı kaygı içerisinde sahip olduklarını kaybetmek istemeyen insanlar için tehdittir. ⚠️ Çünkü, sadece sahip oldukları şeyleri değil, benlik algılarını da kaybederler. Eğer kendimi sahip olduklarımdan ibaretmiş gibi hissedersem, bir şeye sahip olmadığımda, ben ben değilim.🔭 Diğer taraftan, “olmak” esasına dayanan benlik algısı ise tamamen farklıdır. Çünkü, bu benden asla alınamaz. Elbette deli, ya da bazı özel durumlarda değilsem. Hissederim, görürüm, severim ya da anılırım…🌈 Fiillerle ifade edebilen tüm bu insanı deneyimler, kaybetme yahut yok edilme durumlarına bağımlı olmayan insani aktivitelerimizdir. Ve bu yüzden, benlik algısı ne olduklarını temeline dayanan insanların yani benliklerini içsel melekeleri, dünyadaki potansiyelleri ya da eyledikleri üzerinden tanımlayanların, kendilerini kaybetme endişeleri yoktur. ☀️Çünkü, bazı şeylerin kendinden alınabileceğini bilir. Bu korkudan tamamen bağımsız yaşar. " 🙏🏻🌱❤️
Şunu söylüyorum: İnsan, kendi mutluluğundan mesuldür…ve bu mutluluğa kendisi ulaşmak zorundadır. Fakat insan, kendi mutluluğu için başkalarının hayatlarından feragat etmesini talep edemez. Ne de başkalarının mutluluğu için kendisini feda etmelidir. 👥 İnsanın öz saygısı olmalıdır. 👑 ❓ Soru: Peki, başka bir insanı seven birinin öz saygısı olamaz mı? Başka birini sevmenin nesi yanlış? İnsanlık tarihinin en önemli ahlak öğretisini sunan İsa, bize birbirimizi sevmemizi öğretmemiş miydi? O zaman bu denli bir sevgi, sizin zihninize göre ahlak dışı? Eğer kişinin üzerinde konumlandırılmış bir sevgiyse evet, ahlaksız. Hatta ahlaksızdan da öte; imkansız. Zira tüm insanlığı herhangi bir ayrım yapmaksızın sevmekse istenen; bu, insanları herhangi bir standart koymadan sevmek demek, bu insanların herhangi bir değeri ya da erdemi olup olmadığına bakmaksızın sevmek demek. Yani kimseyi sevmemek demek. 🍂 ❓Soru: Fakat kitabınızda sevgiden bir nevi iş anlaşmasıymış gibi söz ediyorsunuz. Zaten sevginin özü, kişisel çıkarın üzerinde olması değil mi? Pekala, izin verin size etraflıca açıklayayım: Kişisel çıkarın üzerinde bir sevgi duymak ne manaya geliyor? Örneğin, geleneksel ahlak anlayışına uygun bir koca karısına şöyle diyecek: “Seninle, sadece senin iyiliğin için evleniyorum. Benim bu işte hiçbir kişisel çıkarım yok. Bencillikten o kadar uzağım ki seninle iyiliğin için evleniyorum.” 🍀 ❓Soru: Bir kadının niye hoşuna gitsin bu? Günün sonunda karı kocaların şöyle mi demeleri gerekiyor: “Tamam, bir dakika, bugün hala eşimi seviyorum çünkü benim için yeterli şeyleri yaptı ve eğer ben de görevlerimi layığıyla yerine getirdiysem o da beni seviyor.” Bu mu? Hayır, beni tamamen yanlış anladınız. Sevginin bu şekilde işlemesi gerekmiyor. Sevginin bir tür iş anlaşması olduğuna katılıyorum. Fakat her işin kendine özgü kuralları ve kendine özgü bir geçerli akçesi vardır. 🌾 Sevginin geçerli akçesi de erdemdir.💯 İnsanları, onlara yaptıklarınız ya da onların size yaptıklarından ötürü sevmezsiniz. Onları, karakterlerine işledikleri değerleri için, erdemleri için seversiniz. İnsanları nedensiz sevmezsiniz. Ayrım yapmaksızın herkesi sevemezsiniz. Sadece bunu hak edenleri seversiniz. 🌸 ❓Soru: O zaman bir erkek ya da bir kadın zayıfsa, sevginin dışında mı kalır? Kesinlikle sevilmeyi hak etmez, kesinlikle dışında olur. Bir insan kendini daima düzeltebilir. İnsanın özgür iradesi vardır. Eğer bir insan sevgiyi istiyorsa, zayıflıklarını ve kusurlarını düzeltmelidir. Ancak o zaman sevgiyi hak eder. Fakat sevgi olsun para olsun; maddi manevi hiçbir şeyi kazanmadan elde etmeyi umamaz. 🔅 ❓Soru: Aynı dünyada yaşıyoruz ve siz de biliyorsunuz ki beşer şaşar. O zaman sizin standartlarınıza göre bu dünyada sevgiyi hak eden çok çok az insan var. Maalesef evet. Çok az. Fakat bu, herkese açık. Herkes sevgiyi hak edebilir. Benim ahlak anlayışım bunu söylüyor. Birincil güdü bu olmasa dahi sevgiye değer olmanın bir yolu bu. ❤️
Buraya işletmenizle ilgili ilgi çekici bilgiler ekleyinBill Hicks: Hayat Lunaparkta Bir Gezinti Gibidir🎢
Hayat hız treninde yapılan bir tur gibidir, ona binmeyi seçtiğinizde gerçek olduğunu sanarsınız, çünkü aklımızın gücü buna yetiyor. Tur inişli çıkışlıdır, tekrar tekrar döner, heyecandan titretir ve o kadar renklidir ve o kadar gürültülüdür ki, bir süreliğine de olsa eğlencelidir.🎡
...
#Çaba yok, #çalışma yok, #iş yok, #birikim yok, yalnızca bir tercih, hemen şimdi, #korku ve #sevgi arasında bir tercih.
Korkunun gözleri kapılarımıza daha büyük kilitler takmamızı,silahlar satın almamızı ve kendimizi kapatmanızı istiyor. Buna karşın sevginin gözleri hepimizi bir olarak görüyor. 👁
Bu dünyayı daha iyi bir tura çevirmek için, hemen şimdi yapabileceğimiz şey şudur;
Silah ve savunma için harcağımız tüm parayı alıp, ki gerekli parayı defalarca karşılayacaktır,
Dünyanın fakir kesimlerindeki insanların yiyecek, giyecek ve eğitim ihtiyaçları için kullanalım, bir kişiyi bile dışarıda bırakmadan, böylelikle uzayı, hem içimizdekini, hem dıştakini, sonsuza dek, #barış içerisinde keşfedebiliriz.🌍🙏🏻❤️
Simone de Beauvoir: Aşk, Kıskançlık ve Kadınlar Üzerine Düşünceleri
Aşk sahiplenme arzusu manasına gelmez. Fakat başkasıyla bağ kurma anlamına gelir. Bunlar sahiplik bağları değildir, bizim kullandığımız anlamında sahiplik bağları değildir bu.
Örneğin, giydiğimiz kıyafete ya da yediğimiz yemeğe sahibizdir.
Peki sizce kıskançlık diye bir şey var mı?
Evet.
Hepimiz zaman zaman kıskançlık yapmıyor muyuz? Sizin karakteriniz bile kıskançlık yapıyor.
Kıskançlık, sizin aşk fikrinizle çelişmiyor mu?
Aşkın ve kıskançlığın çok farklı biçimleri vardır.
Örneğin kıskançlığın çok temel bazı biçimleri ve çok şiddetli bazı biçimleri vardır.
Sahiplenmeyle ilintili biçimleri ve çok farklı biçimleri…
Bazen kıskançlık, bir şeylerin yerini doldurma biçimi de alabilir.
Mesela varoluşumuzda bir şeylerin eksik olduğunu hissediyorsak, o zaman her şeyimizi aşka ve aşık olduğumuz kişiye sevk edebiliriz.
Şiddet içeriyorsa son derece sağlıksız tabi ama teorik olarak kıskançlığın insanı zenginleştiren bir duygu olduğunu düşünüyorum.
Nitekim kıskançlık ile aşk arasında çok açık bağlar var.
Birisiyle kişisel, biricik ve istisnai bir ilişki kurmak istediğimizde, o kişi bir başkasına bağlıysa, kurmak istediğimiz bağın bir hükmü kalmaz. Prensip olarak kıskançlığa karşı değilim. Fakat aşkın en doğru, en yüce biçimi olduğunu da düşünmüyorum.
...
Kadınların karşı karşıya kaldığı sorunlar işle, işgücüyle, işzislikle ve bunların uzantısı olarak ihtiyaçlarla, kıtlıkla ve refahla ilintili.
Kadınların mevcut koşullarından erkekleri sorumlu tutmuyorsunuz, öyle mi?
Ne erkekler ne kadınlar…Özel olarak kimse değil. Daha ziyade bir bütün olarak tüm dünya bunun sorumlusu.
Çünkü herkes için iş olsaydı, kadınlar da çalışıyor olacaktı ki gerçek özgürleşmenin çalışmayla olacağını düşünüyorum.
Kaynakların kıtlığı olmasaydı ve müthiş bir bolluk olsaydı durum bu olacaktı.
Dünyayı bir bütün olarak ele alırsak, onun herhangi bir yerde muadili yoktur. 🌍
Her şey dünyanın bir parçasıdır. Dolayısıyla onun değerini ölçmemizi, karşılaştırmamızı, hesaplayabilmemizi sağlayacak onun dışında kalan bir şey yoktur.
Bir fiyatı yoktur kısacası. 🏷
Bir şey isimlendirildiğinde, yani bir anlamda kodlandığında; artık alıp verilebilir hale gelir. Değer temelinde değiş tokuş yapılabilir yani. Bu durumda lanetli pay da bir değer haline gelir. 🪁
Mutsuzluk, sefalet gibi şeylerin bugün alım satımının yapılabilmesi gibi.🧩
Yani olumsuz değerler borsası ortaya çıkar, bu kesinlikle mümkündür. Tanıdığımız itibariyle olumsuz ve sanal olarak nitelendirebileceğimiz borç meselesi gibi.🎈
…
“Tanrı’nın taktiği insanın borcunun bedelini ödemek üzere dünyaya kendi oğlunu göndermekti.
Öyle ki, insan borcunu asla ödeyemeyecekti, çünkü bu borcu alacaklı kişi zaten ödemişti. İnsanlık da telafisi olmayan bir hata olarak kendini bu borcun içinde buldu. Bu Tanrı için de böyle, sermaye için de.💥
Bugün sistem gittikçe sonsuzluğa varan bir borç yaratıyor. Süreç içinde sistem borcu kendisi kapatıyor. Sonra onu alıp veriyor, dolaşıma sokuyor. Öyle ki durum bizim çözemeyeceğimiz hale geliyor, bu yüzden sonsuz bir borç içinde buluyoruz kendimizi. 🎏
Birden fazla şeye derin bir bağlılığımız varsa hayat bizi er ya da geç iki bağımlılığımızı birden sürdüremeyeceğimiz bir noktaya getirecektir. Ve neyi seçersek seçelim, bu bir anlamda yanlış hatta korkunç bir seçim olacaktır. 🎃
Birden fazla şeye bağlandığınızda aralarında seçim yapmak zorunda kalırsınız. Örneğin çalışan ve kariyeri olan birini ele alalım. Bu kişinin çocukları da olsun. Bu kişi iki bağlılığını her gün idare etmek zorunda. Sizi, bu iki bağlılığınızdan birini ihmal etmeye zorlayacak bir olayın ortaya çıkmayacağını kimse garanti edemez. 🏃
Çünkü hayatın akışı bu tür korkunç çatışmalar yaratır. Günlük hayatta örneğin sık sık şöyle şeyler olabilir; bir toplantınız var ve aynı anda çocuğunuz okulda tiyatro oyununda sahneye çıkacak. İki şeyi aynı anda yapmanız mümkün değil. Aslında mesele yalnızca iki şeyi aynı anda yapamamak değil, ne yaparsanız yapın gerçekten önemli olan bir şeyi ihmal edeceğinizdir. 👪
İşimi, yazdıklarımı önemseyeceğim. Ama ailemi, çocuğumu da aynı şekilde önemseyeceğim. Şunu ise yalnızca gerçekte olan biteni kabullenmekten kaçınmak isteyenler söyler: “ Evet yükümlülüklerimi sıraya koyacağım. Ve şu durumda önceliğimi işime veriyorum. Bu gerçek insanlar söylemez. Bunu iyi insanlar yapmaz. Bunu ancak gerçek duyguları olmayan biri söyler. Yani bir şeyi sevmenin ne anlama geldiğini bilmeyen biri. Eğer birini sevmenin ne olduğunu gerçekten hissedebilirseniz ve ona bağlı hissederseniz bir çatışma ortaya çıktığında derin bir acı hissedeceksiniz demektir. 💔
Yunanlara göre yaşanabilir hayat; içinde etkinliği barındıran zengin ve dolu bir hayat demek. Aynı zamanda bu etkinliklerin her zaman insanların kontrolü altında olmadığı anlaşılıyor. Bunların birçoğu, örneğin bir aileyi sevebilmek ve ona sahip çıkabilmek, eğitim alabilmek, iyi düşünebilmek, ahlaklı biri olabilmek, doğru olanı seçebilmek tüm bunlar bizi çevreleyen toplumun desteğiyle olabilecek şeyler. Dolayısıyla insanı bir bitki gibi düşünüyorlar. Sağlam bir yapıya sahip ama çevresinde bulunan toplumun desteğine her daim ihtiyaç duyan biri olarak. Burada siyasi lider de bitkilerle ilgilenen bir bahçıvan olarak görülüyor. 🍀
Biz psikiyatristler her şeyi bilen kişiler değiliz. Belirli bir hayatın anlamının ne olacağını bilemeyiz. Bir hastamıza hayatın anlamını vermemiz kesinlikle mümkün değil. Ona yalnızca kendi hayatının anlamını bulması, keşfetmesi yolunda eşlik edebiliriz. Bu da “logoterapi” diye adlandırdığım, akıl hastalığına yönelik yaklaşımın görevidir. “Logos” anlam demektir. Biz de hastalarımızın hayatın anlamını yeniden keşfetmesine yardımcı oluruz. 🌈 Bu kuramın çekirdeği, şöyle söyleyeyim, Auschwitz’de aldığım ders şuydu: Geleceğe dönük bir anlama yönelen esirler gelecekte tamamlayacakları bir işe yönelen ya da evde onları bekleyen birine yönelen esirler hayatta kalma şansına en fazla sahip olan kişiler oldu. Yani güçlü bir anlam yönelimine sahip olan kişilerin hayatta kalma ihtimali çok daha fazla yüksekti. Bunun bir benzerinin, bir bütün olarak insanlık için de geçerli olduğunu düşünüyorum. Bir bütün olarak insanlığın hayatta kalabilmesi için bir umut varsa bu ancak anlam yönelimine bağlı olarak gerçekleşecektir. İnsanlığın hayatta kalması, insanlığın ortak anlam ve değerlerinin farkına varması ile mümkün olabilecektir. ⛓️ Hayat yalnızca edimlerimizle, yarattığımız eserlerle, deneyimlediğimiz şeylerle ya da birinin biricikliğiyle rastlaşmamızla, yani onu sevmemizle anlam kazanmaz. Gerektiği durumda, eğer değiştiremeyeceğimiz bir kaderle karşı karşıya isek örneğin amansız bir hastalığa tutulduysak, ya da kanserin son aşamasına vardıysak burada bile fark edilmesi gereken potansiyel bir yüce anlam vardır. İşte tam da burada insana özgü potansiyele şahitlik etme fırsatı vardır. musibeti kazanıma çevirme, ya da trajediyi zafere dönüştürme potansiyeli. ❤️DAHA AZ GÖSTER
Kaygı şu anlama gelir: sanki dünya kapınızı çalıyordur ve bir şey yaratmak, bir şey yapmak zorundasınızdır. 🚪
Dolayısıyla kendi özünü bulabilmiş insanlar için kaygı; #yaratıcılık ve cesareti teşvik eden bir şeydir. Bizi insan yapan da budur. 🦋
Benliğimizin, görevlerimizin bilincindeyiz. Öleceğimizi de biliyoruz. Erkekler, kadınlar ve hatta bazen çocuklar öleceğinin farkında olan yegane canlılar. Bundan dolayı da kaygı ortaya çıkıyor.🌪️
İnsanın kişiliğinin yaratıcı değişimi, öleceğimizi bilmemizden kaynaklanıyor. Hayvanlar ya da bitkilerin bundan haberi yok. Öleceğimize dair bilgi, bize kaygı veriyor. Ve bize diyor ki: “Hayatta olduğun bu yılları en iyi şekilde geçir. “ 🌼
Benim yapmaya çalıştığım şey de bu. Bunu hissetmekten kendimi alıkoyamadığımda kendimi yeni fikirlere veriyorum, kitaplar yazıyorum, benim gibi insanlarla iletişim kuruyorum. 🗿
#Özgürlük de kaygıyı doğuran şeylerden biri. Eğer özgürlüğünüz olmasaydı kaygınız da olmazdı. Bu yüzden filmlerde gösterilen kölelerin yüzlerinde hiçbir ifade olmadığını görürüz. Özgürlükleri yoktur. Ancak özgürlüğü olan insanlar tetiktedir, uyanıktır. 🎏
Yapacağınız şeyin bir etkisi olduğunu biliriz. Ve bunu yapmak için yalnızca 70-80-90 yılımız olduğunu biliriz. Dolayısıyla kaçmak yerine neden bunu yapıp, bundan neşe duymayalım? 🎈
#Neşe; yeteneklerinizi, aklınızı ve tüm varlığınızı yüce amaçlara ulaşma yolunda kullanmaktan aldığınız hazzı ifade eder. Müzisyenler, Mozart, Beethoven gibi beste yapan insanlar dikkate değer ölçüde kaygıya sahip insanlardı. Çünkü notaların güzel bir biçimde bir araya geldiğini duyduklarında; bu güzelliği seviyor ve neşe hissini yaşıyorlardı. İşte bu yaratıcıkla uyumlu bir his. Bu yüzden #yaratmacesareti diyorum. 🎼
Yaratıcılık doğuştan gelen bir şey değil. Bu sizin cesaretinizle bir araya gelmeli. Tabi bunların ikisi de(yaratıcılık ve cesaret) hem kaygı hem de büyük neşe yaratıyor. 🐬 Dünyalara sahip olsanız da; iç dünyanızda zevk, neşe, cesaret ve yaratıcılıktan mahrum olabilirsiniz.🌱
Size de bazen bir aydınlanma geliyor mu? Yalnız değilsiniz. Aydınlanma gelmiyorsa da yalnız değilsiniz, ki bu Eckhart Tolle’ye göre ender görülen bir şeydir. O geldiği anda da yaşadığınız dinginlik hali ile aydınlanma yaşayanlardansanız da yalnız değilsiniz. Aydınlanmak istiyorum! diye şipşak çözümler, listeler, formüller arayanlardansanız, bu video size göre olmayabilir ama yine de, yanıtsız bırakmayız ve Eckhart Tolle’nin videonun başındaki gülüşüyle yanıt veririz. Çünkü biliyoruz ki; aydınlanma kendiliğinden gerçekleşir. Bazı şeyler yardımcı ya da faydalı olabilir. Çevre şartları yararlı ya da yardımcı olabilir. Ya da tam tersi… Destekleyici olmanın tersine, çevrenizde tam bir karmaşa olabilir. Üzücü bir şey…insanların bağırması gibi şeyler…ya da herhangi bir şey çok şiddetli bir şekilde ters gider ve aniden tepki vermek yerine bir anda sessiz ve dingin olursun. Bu aydınlanmanın br parçası. … Düşünce gereksizleştiğinde boşluk olur. Düşüncenin ötesine geçersin. İşte bu aydınlanmadır.
Bir yanda eski benlik, diğer yanda yeni benlik. Ve biz yeni benliğimize hop diye geçemeyiz. Bunu başarmak için gereken dönüşümü geçirmemiz gerekir. 35 yaşına kadar sahip olduğumuz kimliğin %95’i bilinçaltı davranışlardan oluşur. Otomatikleşmiş alışkanlıklar, duygusal tepkiler, inançlar, algılar, tavırlar tıpkı bir bilgisayar programı gibi bizim %95’imiz bunlardır. Bedenin zihin olmak için programlanmasıdır, bu da alışkanlık demektir. Ve biz kalan %5’i bilinçli zihnimizi değiştireceğiz, şunu da bilin, siz istediğiniz kadar olumlu düşünseniz de, şayet olumsuz hissediyorsanız, çünkü son 30 yıldır böyle hissediyorsunuz zihin ve beden birbirine karşı olur. Dünyanın en muhteşem hayalini kurabilirsiniz. İçinde istediğiniz her şey var ancak değersizlik hissediyorsanız zihniniz ve bedeniniz zıt demektir. Burada amaç bedeni yeni bir zihne uyumlamak, ayarlamaktır. Eskisi gibi düşünmemeye, eskisi gibi davranmamaya ve hissetmemeye karar verdiğiniz an değişim nehrine ilk adımı atacaksınız. Değişim ile ilgili en zor kısım, bir gün önce verdiğiniz kararların aynılarını vermemektir. ... Bizim aklımızdan günde 60 ile 70 bin arası düşünce geçer. Ve bu düşüncelerin %90’ı bir gün önceki düşünceler ile aynıdır. Aynı düşünceler her zaman aynı seçimlere yönlendirir. Aynı seçimlerde sizi aynı davranışlara sevk eder. Aynı davranışlar aynı deneyimleri yaşatır. Aynı deneyimlerde aynı duyguları üretir. ... Sizin düşünüş, davranış ve hissediş tarzınız sizin kişiliğiniz olur. Ve kişiliğinizde kişisel gerçekliğinizi yaratır. ... Yeni bir hayat istiyorsanız, önce kişiliğinizi değiştirmelisiniz. Bilinçsiz alışkanlıklarınızın, davranışlarınızın, söylemlerinizin farkına varıp bunları değiştirmelisiniz. Sonra da sizi geçmişe demirleyen duygularınıza bakmanız gerek... ... Değişim sürecinde tefekkür etmenin gereği, unutmak ve tekrar öğrenmektir. Eski benliğinizin alışkanlıklarını bırakıp, kendinizi keşfetmektir.
Bu web sitesinde kişisel verilerinizin güvenliği için çerez kullanılır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek, çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.