“Yapman gerekenleri gergin olduğunda yapamazsın.
Yalnız olmak için kendine zaman ayır ve basit bir şey yap, yapmaktan hoşlandığın bir şeyi…
Ancak bu yaptığın, kendi seçtiğin bir şey olsun, başkasının sana önerdiği bir şey değil…
Bunu yaparken her şeyi başka bir bilinç seviyesinden görebileceksin.
Üzerindeki ağırlık kalkacak ve çok daha fazla şey yapabildiğini anlayacaksın.
Ayrıca asla çok fazla ilerisini görmeye çalışma; bu da büyük bir gerginlik ve sıkıntı yaratabilir.
Her seferinde bir adım atmalısın; böylece sen o ilk adımı attıktan sonra diğer adım uygun zamanda onu takip edecektir. Bırak bu kendiliğinden ortaya çıksın, sen onu idare etmeye çalışma.
Bir şeyler tam olarak beklediğin gibi gerçekleşmediği zaman canını sıkıp sinirlenme ve sabırsızlanma. Bunun yerine gerçekleşen her ne varsa onun amacını ve ona ait planı araştır ve gör; her şeyin en hayırlısının gerçekleşeceğine inan...”
"Yaşamak için yeterince evrensel unsur bulmak, can veren su ve hava bulmak, bir sabah yürüyüşü ya da akşam gezintisi ile tazelenmek, geceleri yıldızlar ile heyecanlanmak, bir kuş yuvası veya ilk baharda bir kır çiçeği ile neşelenmek, sade bir yaşamın ödüllerinden bazılarıdır." 🍁
Algılayan bir canlı olarak insan, yaşamının anlamlı olmasını ister ve eğer gördüğünden daha fazlası yoksa, yani yaşam ve ölümün anlık deneyimleri ve belirsizliğin ardında sonsuz bir düzen ve sonsuz bir yaşam yoksa, yaşamın anlamlı olduğuna inanmakta güçlük çeker.
...
Hiçbir şey ölümden daha yaratıcı değildir, zira o yaşamın tüm gizidir. Ölüm, geçmişin bir yana bırakılması, bilinmeyenden kaçınılamayacağı, “ben”nin devam edemeyeceği ve hiçbir şeyin neticede sabit olamayacağı anlamı taşır. İnsan bunu bildiğinde, yaşamında ilk kez yaşar. Nefesini tutarak, onu yitirir. Onu bırakarak bulur onu.
...
Müzik ritmi ve akıcılığı ile zevk verir bize. Oysa akışı kesip de bir nota ya da ritmi süresinden fazla uzattığınızda, ritmi bozmuş olursunuz. Yaşam da tıpkı böyle akıp giden bir süreçtir, değişim ve ölüm yaşamın zorunlu parçalarıdır. Onları dışlamaya çalışmak, yaşama karşı gelmektir.
...
Tüm etkileyiciliğinin yanında , hayatımız sonsuz bir karanlıkla başka bir sonsuz karanlık arasındaki kısa süreli bir ışık kıvılcımıdır.
...
Zihnimizin gözünü yeterince açarsak gerçeklik ortaya çıkacaktır. ✨
"İnsan yığını, sessiz umutsuzlukları var eder. Teslimiyet denilen şey doğrulanmamış umutsuzluktur.
Umudu olmayan şehirden umudu olmayan taşraya gidersiniz; kendinizi vizonlarla sıçanların cesaretiyle teselli etmeniz gerekir. Hatta kalıplaşmış fakat bilinçdışı bir umutsuzluk insanların oyun ve eğlence dediği şeylerin altında gizlenir. Çok eğlenceli değildir aslında bu, çünkü öncelik hep iştedir.
Fakat bilgelik umutsuzca şeyler yapmamakta yatar. Bilgelik ince düşüncelere sahip olmak demek değildir, bir ekol kurmak anlamına da gelmez.
Filozof olmak demek; aklı, aklın emrettiği üzere yaşayacak kadar sevmek demektir. Akıl sade bir yaşamı; özgür, cömert, güvenle yaşamayı
emreder. Bu yaşamın sorunlarını sadece teoride değil, pratikte de çözmek demektir.
...
Su alıp batmadan, dibe çökmeden ve rotasından sapmadan yaşayabilmek için insanın çok iyi bir muhasebeci olması gerekir. Sadeleştirin, sadeleşin!
...
Kıyafet ya da dostlar fark etmez, yeni şeyler edinmek için uğraşmayın. Eskiyi döndürün, eskiye dönün. Eşya değişmez, biz değişiriz. Kıyafetlerinizi satın, fikirlerinize sarılın. “
Stoacı filozoflardan Roma İmparatoru #MarcusAurelius, mutluluğun çok az şeye bağlı olduğunu iki bin yıl öncesinden söylüyor.
Aurelius’a göre mutlu insanın algısı dışarıda değil, içeride...
Dışarıda hiçbir şey yok.
Ne düşman, ne mutluluk dağıtıcılar...
Basit olanın gücünü fark etmedikçe, mutluluk hep bir hayal olarak kalacak en yazık ki...
Avucunu sıktığın an kırılan, açtığında uçup giden...
Yani bir şekilde sende durmaya zaten gönülsüz olan...
Oysa mutluluk, basit olandır.
“Ölümlü bir dünyada insana yaraşır şekilde yaşamaktan daha iyi bir şey olabilir mi? der Aurelius. Dolayısıyla yaptığı işi gösterişe kapılmadan, arzularından arınmış bir ruhla, başkalarının da yararını gözeterek yapan insan, mutsuz olabilir mi hiç?
Mümkün değil...
Dışarıdaki hiçbir koşula bağlı değildir mutluluk...
Verdiğin içsel bir karardır sadece.
Aurelius’tan bu yana iki bin yıldır ne çok şey yazıldı, ne çok şey söylendi ve ne çok şey üretildi mutluluk üzerine...Sanattan sanayiye kadar neredeyse her alanda hep bir şekildr mutluluğu yakalama ya da satın alma yarışına sürüklendik değil mi?
Parası çok olanın bile sarsılmaz mutluluğu satın alamadığını gördük mü ama?
Gördük...
O halde yeni bir öğrenmek yerine, eski bir şeyi hatırlamanın zamanı gelmiş olabilir. İki bin yıl önce yaşamış bir filazofun, bakıldığında maruz kaldığı üretim modelleri dışında pek de bir şeyi değişmemiş olan insanın süregelen mutluluk arayışına tuttuğu fener, aydınlanmaya yetecek kadar kuvvetli.
Hayat artık öylesine komplike, karmaşık ve kalabalık ki; nasıl basit yaşanır, nasıl yalın düşünülür ve sade kalınır hatırlaması güç.
Mutlu olmanın formülleri serilmiş masalara. Vitrinlerden satın almaya çalıştığımız hazlar peşindeyiz. Sosyal medyanın gücü kadar psikolojik derinliğimiz. Başlarının sevgisine duyduğumuz muhtaçlıkla hırçınlaşıyor, sağırlaşıyor, yalnızlaşıyoruz. Yani biz de giderek karmaşıklaşıyor, çaresizleşiyor, çözümsüzleşiyoruz.
Oysa mutluluk basit olandır, savaşa gerek duymayandır, kıyaslamayandır, yarıştırmayandır, koşturmayandır, korkutmayandır, meydan okumayandır...
Ne var ki biz basitleşmekle ucuzlaşmak arasındaki büyük farkın ne olduğunu unutmuş olabiliriz.
Oysa birinde yaşam, diğerinde yıkım vardır.
İnsan kendi içinde bir takım gizli güçlere (potansiyel) sahiptir ve bunların açığa çıkmaması insanı sakatlar.
Rollo May bu noktada günümüzde endişenin kişinin kendi gizil güçlerinden korkmasından ve bu korkudan kaynaklanan çatışmalardan kaynaklandığını savunur. Ve günümüzde asıl tehdidin gruptan atılmak, bir başına yapayalnız kalmak olduğunu söylüyor;
“ Bu aşırı katılımcılıkta kişinin kendi istikrarı da bozulur zira istikrar, hep başkalarına uyum göstermek durumundadır.”
Rollo May’in yoğunlukla üzerinde durduğu diğer bir duygu ise kaygıdır. Kaygının kişinin içinde bulunduğu dünyayı tanıyamaması ve kişinin kendini kendi varoluşuna yerleştirememesinden kaynaklandığını gördüğünü söyler.
Rollo May’a göre kaygı birey için içsel bir tehdittir. O kişinin “hiç” olacağına dair farkındalığına ilişkin bir duygudur. Korku ise dışsaldır. Kişi korkusuna dışarıdan bakabilir. Kişinin içinde ortaya çıkan bir potansiyel bir yandan onun kendini tamamlama ihtimalini içerirken diğer yandan halı hazırdaki güvenli konumunu ortadan kaldırmaya adaydır. Bu nedenle de bu yeni potansiyelin kişi tarafından yadsınma olasılığı oldukça yüksektir. Çünkü bu durum kişide kaygı oluşturur.
İnsan tüm bu kuşatılmışlık içinde, kaygıları, korkuları ve endişeleriyle yüzleşip nasıl başka bir noktaya varabilir? Burada şu an yaşadığımız dünyada hayatımızı daha çok kaplayan madde dünyasının bize sunduklarıyla dolduramadığımız bir büyük boşluktan da söz etmek gerekir. Bu boşluk duygusu Rollo May’in de işaret ettiği gibi kaynağını beklentilere uygun yaşama saplantısından alıyor olabilir. İşte tam da bu noktada özgürlük, o büyülü sözcük devreye giriyor. Rollo May’a göre özgürlük insanın kendi gelişimine hükmedebilmesi, kendini şekillendirme kapasitesidir.
“Kendini özgürlüğüne adamış birey gerçeklerle savaşmak için zaman kaybetmez, bilakis gerçekleri sevmeyi öğrenir.”
Rollo May sevgiyi diğer insanın varlığından duyulan sevinç ve insanın kendisinin olduğu kadar onun da değerini ve gelişimini onaylaması olarak tanımlıyor. Bu şüphesiz kişinin üst düzeyde bir farkındalık ve sürekli bir çaba içinde olmasını gerektirir. Birey olmak her gün yeniden girişilen bir yolculuktur ve cesaret gerektirir.
Meselenin özü, bir kez temel ihtiyaçlarımızı karşıladıktan sonra mutluluğumuzun sahip olduğumuz eşyanın miktarıyla ilgisinin olmamasıdır. Bu noktanın ötesinde, ek şeyler tüketmenin marjnal yararı ya da tatmini hızla azalır ve ekonomistlerin "#doyumnoktası " adını verdikleri noktada aslında tersine döner. " Daha fazla "nın sıklıkla bizi tatmin edememesinin nedeni de budur - hatta bazı durumlarda bizi daha mutsuz bile kılabilir. Tüketimde üstünlük sağlama çabası bu nedenle üçkağıtçılıktır; tek kazananlar tüketim nesnelerini üreten şirketlerdir. Eğer insanlar "daha fazla " nın peşinde koşmaktan tamamen vazgeçselerdi aslında daha mutlu, daha sakin ve daha tatmin olmuş hale gelirdik. 🛒
...
Pazarlamacıların inanmanızı istediğinin aksine , sahip olduğunuz ŞEY değilsiniz... Siz sizsiniz, şeyler de şeylerdir...🎎
...
Eğer bir başkasının susuzluk çekmesi anlamına geleceğini bilseniz, dişinizi fırçalarken suyu akıtmaya devam eder misiniz? Petrol sıkıntısının dünyaya yoksulluk ve kaos getireceğini bilseniz hala benzin oburu bir otomobil kullanır mısınız? Ormansızlaştırmanın etkilerine birinci elden tanık olsanız hala aşırı büyük bir ev inşa eder misiniz? Eğer yaşam tarzlarımızın sonuçlarını anlarsak belki de daha hafif yaşayabiliriz.🎈
...
Unutmamak gerekir ki hatıralarımız, düşlerimiz ve hırslarımız nesnelerin değil bizim içimizdedir. Biz sahip olduğumuz şey değiliz, biz yaptığımız şeyiz, biz düşündüğümüz şeyiz ve sevdiğimiz kişiyiz.🖼
...
Bir kez sil baştan yapıp; eşyalarınızı çöp, hazine ve transfer yığınlarına ayırıp, sahip olduğumuz şeye sahip olduğumuzdan emin olup, her şeye bir yer bulup, her şeyi yerli yerine yerleştirip, tüm yüzeylerimizi boş tutup, eşyalarımızı modüllere ayırıp, sahip olduklarımız üzerine sınırlar koyup, biri gelirse biri gider prensibine uyup eşyalarımızı azalttıktan sonra - işimiz bitti deyip eski alışkanlıklarımıza dönemeyiz. Bir miktar günlük takip ile bunu sürdürmeliyiz.🔆
“Unutmayın ki hızlı yapılan hızlı yıkılır.
Zaman… Doğadaki değerli madenlerin oluşması için temel gerekendir. Tabiatın koynunda dinlenerek zamanını bekleyen madenlerin değeri de fiyatıda bu yüzden yüksektir. Derinleşmek için zaman gereklidir. Mükemmellik ve başarı için yavaş ve emin adımlarla ilerlediğinizde uğraşınızın derinliklerine doğru süzülürsünüz. 💎
Peki, nerede derinleşeceğinizi nasıl bulacaksınız?🕯
Hangi yönünüzün üstün olduğunu keşfedin ve bu yönünüzle ilgili sorumluluk almaktan korkmayın. Çoğu insan ona bahşedilmiş yeteneklerini kullanma konusunda kabiliyetsizdir. Böyle biri hiçbir işte üstünlük sağlayamaz.🕊
İnsanın kendisini keşfetmesi uzun bir yolculuktur. Zihnen ve ruhen büyüyüp olgunlaşmak, güçlü taraflarınızı fark etmek, zayıflıklarla yüzleşmek vakit ister. Güçlü yanınızı bulmak aslında yeteceğinizin ne olduğunu bulmaktır. Kimi insan ilişkilerde iyidir kiminin eli çok iyi kalem tutar… Her birimizin bir parçası geri kalanımızdan daha fazla cilalanmış ve parlatılmıştır.”🐚
Sizin hangi parçanız parlıyor? ✨
“İyi bir yaşam, bir durum değil, bir süreçtir; bir varış noktası değil, bir yöndür. 🛤
...
Sahiplendirilerek değil, değeri bilinerek sevilen insan, çiçek açar ve kendi biricik benliğini oluşturur. 🥀
...
Kendi gerçek benliğinizin bir parçası olduğunu sandığınız bir maskeyi kaldırmak son derece rahatsız edici bir deneyimdir ama düşünme, hissetme ve olma özgürlüğü sağladığında kişi bu hedefe yönelecektir. 🎭
...
‘Seçen kişi benim’ ve ‘Yaşanılan bir deneyimin değerini belirleyen benim’ diyebilmek, hem kişiye can katar hem de ürkütücü bir gerçekleşmedir. 🎯
...
Ne olduğumuzu tam olarak kabul edinceye dek değişemeyiz, olduğumuzdan öteye gidemeyiz. Değişim ise, kabul etmenin ardından hiç farkettirmeden geliveriyor. “ 🐚
“Hayatta en önemli şey nedir? Açlık çeken bir ülkede birine bu soruyu sorarsak cevap “yemek” olacak. Donmakta olan birine aynı soruyu sorarsak cevap “sıcak” olacaktır. Kendini yalnız ve çaresiz hisseden birine soracak olursak cevap mutlaka “diğer insanlarla beraber olmak” olacaktır. Ama bütün bu ihtiyaçlar giderildikten sonra, bütün insanların ihtiyacı olan bir şey var mıdır hala ? Filozoflar buna evet diye cevap verir. Onlara göre insan sadece ekmekle yaşayamaz. Tabi ki bütün insanlar yemek yemelidir. Ayrıca sevilmeye ve ilgi görmeye ihtiyaçları vardır. Ama bütün insanların ihtiyacı olan bir şey daha vardır: Kim olduğunu ve neden yaşadığını bilmek.”🌱
…
Bir gün yok olacağını kuvvetle hissederse, yaşamın nasıl sonsuz bir değer sahip olduğunu da asıl o zaman anlıyordu. Madalyonun bir yüzü ne kadar büyük ve belirginse, diğer yüzü de o kadar büyük ve belirgindi. Yaşam ve ölüm aynı şeyin iki yüzüydü.🎭
…
Ya uyusan? Ve uyurken rüya görsen? Ve rüyanda cennete gidip hiç bilmediğin çok güzel bir çiçek koparsan? Ya uyandığında çiçeği hala elinde tutsan? Ne olur o zaman?" (ne olurdu?) 🥀
"Kötü ya da iyi hissetmenizin nedeni düşündüğünüz şeylerdir. Çünkü hissetmek düşünmek ile başlar.
Düşünen insan aynı zamanda üreten de insandır.
Çünkü düşünceler bir süre sonra ister istemez üretmek de isteyecektir. Üreten insan ayıran insandır. İyiyi kötüyü. Güzeli çirkini. Yanlışı doğruyu. Ayıran insan da fark yaratan insandır. İnsanın yaptığı her hareket onun bir seviyeden başka bir seviyeye ilerlemesini ya da gerilemesini sağlar. İyiyi ve kötüyü ayırt etme yeteneğine sahip insan doğruları görebilen insandır. 🐚
Bu yeteneğe sahip olmak da insanın kendisini geliştirmesiyle baslar.
İnsan, gerçek duyguları bir kenara itip sahte duygulara anlam yükleyerek gerçekliği kaybediyor.🌘
Günümüzde en çok yozlaştırılan şeylerden biriside şüphesiz sevgidir. 🌸
Modern çağın dört yanımızı kuşattığı bu çağda bu ilkelere uyabilmek bizim için çok önemlidir. Çünkü karmaşık görünmemize rağmen basit canlılarız. Hepimizin içinde sevgi var. Ancak bu sevgiyi bazı insanlar kendi içlerinde bastırarak nefrete dönüştürmekte ve içinde yaşadığımız dünyaya, hayvanlara ve insanlara zararlar verebilmektedir. Şunu hiç unutmayın ki aklını ve kalbini ikisini de bir arada kullanmayan insan ilk önce kendine ihanet etmektedir. Kendi menfaati uğruna her şeyi yok sayan insanların eninde sonunda vuracağı yer hüsrandır.🌾
Çünkü insan içinde yaşadığı hayatı, çevresini ve kendini daha da geliştirmek için büyük bir çaba içinde olmak zorundadır. Şunu hiç unutmayalım ki insan bir mücadeledir. Kendi gerçek gücümüzün farkına varmak ve doğruları savunup yanlışlara karşı dimdik durabilmek için acilen kendimizi tanımaya başlamalıyız…🏃🏻♀️
Bir şeyi bulmak için önce onu anlamak, ardından onu istemek gereklidir. Eğer istediğiniz şeyi anlamıyorsanız, nereye giderseniz gidin aradığınızı asla bulamayacaksınız. “
“Zenginlik, doğanın bize verdiği şeyler ve makul bir insanın akla uygun bir şekilde kullanmak için doğanın bize bahşettikleriyle yapabildiği şeylerdir. 🌱
Gün ışığı, temiz hava, dünyanın bozulmamış yüzü, yiyecekler, elbiseler, barınacak yerler, gerekli ve makul olan şeylerdir; her türden bilginin biriktirilmesi ve bu birikimin yayılmasının gücü; iki insan arasındaki serbest iletişim araçları; sanat eserleri ve bir insanın, en hevesli, en düşünceli olduğu zaman yarattığı güzellik; insanlara yozlaşmamış bir şekilde hizmet eden her şey...Zenginlik budur.☀️
...
Toplumumuz, beslenmesi, giydirilmesi, barındırılması ve eğlendirilmesi gereken çok sayıda köleyi içermektedir. Üstelik bu kişilerin günlük gereksinimleri, kullanılması halinde kendi köleliklerini sürekli kılacak olan köle eşyalarını yapmaya bu kişileri mecbur bırakır.👩🏻🔧👷🏼♂️
...
Uygar devletler üç sınıftan oluşmaktadır; çalışıyormuş gibi bile görünmeyen bir sınıf, çalışıyormuş gibi yapan ancak hiçbir şey üretmeyen bir sınıf ve çalışan ancak diğer iki sınıf tarafından sıklıkla verimsiz olan bir işi yapmaya zorlanan bir sınıf. 🦅
...
Gündelik aç kalma korkusundan azat edilmiş, kendi ihtiyaçları dışındaki bir şey tarafından zorlanmayan, gerçekte neyi istediğini anlayan insanlar, artık lüks olarak adlandırılan salt saçmalıkları ya da artık ucuz eşya diye adlandırılan zehir ve çerçöpü üretmeyi reddedeceklerdir. Onları giyecek uşaklar olmadığında lüks golf pantolonlarını kimse üretmeyecektir, kimse gerçek tereyağından uzak kalmaya zorlanmadığında margarin üretmek için zamanını harcayacak kimse olmayacaktır.🌈
…
Eğer açlıktan ölecek hale gelenler ve sersefil olanlar sokaklardan kurtulursa, eğer dünya hepimizi eşit bir şekilde beslerse, eğer güneş hepimize aynı şekilde parıldarsa ve eğer dünyanın muhteşem oyunu — gündüz ve gece, yaz ve kış — her birimize anlaşılması ve sevilmesi gereken bir şey olarak sunulabilirse, geçmişteki yozlaşmanın ayıbından arınana değin ve kölelik korkusu ile soygun ayıbından azat edilmiş insanlar arasında sanat tekrar yükselene değin bir süre beklemeyi göze alabiliriz.”💛
Başkalarına yardım etmek, sadece onlara faydalı olmaz. Bize de yararlı olur.🌱
Kendimizi faydalı hissetmemizi sağlar ve bize tatmin duygusu vererek başkalarıyla empati kurmamıza yardımcı olur. 🌝
Tanıştığınız herkes, hakkında hiçbir şey bilmediğiniz bir savaş veriyor. Nazik olun. Daima.🥀
Hiçbir insan davası, acı ve stresi hak etmez. Biraz düşünürsek çoğu zaman kolay çözümü olan önemsiz şeyler için endişelendiğimizi görürüz. 🌵
Anksiyetenin gerçekten haklı çıkarıldığı bir durumda, bununla başa çıkmak zorundayız. Bunun sağlığımızı etkilemesine veya bu durumun kendimizi daha sefil hissettirmesine izin veremeyiz.🌈
Eğer yürüdüğün yolda engeller yoksa o yol seni bir yere götürmez.🚶🏻♂️
...
İnsanlar kendi durumlarıyla ilgili olarak her zaman koşulları suçlar. Ben koşullara inanmam. Bu dünyada yol alan kişiler, ayağa kalkıp istedikleri koşulları arayan ve bulamadıklarında yaratan insanlardır.⚡️
...
Hatalarla dolu bir hayat, hiçbir şey yapmadan geçirilen bir hayattan daha onurludur. 🪐
...
Mutluluğu üretmeden, tüketmeye hakkımız yoktur.🌾
...
Hayatta mutluluk veren şeyler çok küçük parçalardır. Bir iyilik, bir gülümseme, tatlı bir bakış, iyi bir dilek… Aslında mutlu olanlar, bu küçük şeylerin huzuruna varmış olanlardır. 🐚
...
Hayattaki gerçek mutluluk budur: yüce olduğunu kabul ettiğiniz bir amaç için var olmak, doğanın bir gücü olmak.” ☘️
İşleri yaratanın da yüklenenin de kendimiz olduğunu gayet iyi anlayıp onlarla uğraşmaktan ve onlar tarafından alıkonmaktan kurtulacağımız bir gün elbet gelecek.✨
Çalışmak: birikim yapmak, hiçbir kariyer fırsatını kaçırmamak için hep pusuda beklemek, bir mevkiye göz dikmek, iş yetiştirmek, rakipleri düşünüp endişelenmek. Bunu yap, şunu görmeye git, öbürünü davet et: sosyal ilişkilerdeki baskılar, kültürel modalar, iş yoğunluğu…Her zaman bir şeyler yapmak, peki ya “olmak”? 🌱
Bunu sonraya bırakırız çünkü hep daha iyisi, daha acili, daha öncelikli olanı vardır. Var olmak yarına kadar bekleyebilir. Ancak yarın da öbür günün işlerini getirir. Bitmeyen karanlık bir tünel. Ve buna yaşamak derler. Bu öylesine baskındır ki boş zamanlarda bile bu takıntılı durumun izleri görülür: aşırı derecede spor yapmak, uyarıcılar yardımıyla dinlenmek, pahalı akşam yemekleri, yoğun gece hayatı, ateş pahası tatiller. Bu tünelden insan ya melankoliyle ya da ölümle çıkar. 🛤
Hızın zaman kazandırdığı bir yanılsamadır. Hesap ilk bakışta kolaydır: Yapacaklarını üç saat yerine iki saatte yapıp bir saat kazan. Fakat bu, günün her saati birbirine eşitmişçesine yapılan soyut bir hesaplamadır.
Bilakis zamanı hızlandıran acelecilik ve sürattir. Böylece zaman daha çabuk geçer ve iki saatlik bir telaş, günü kısaltır. Bölümlere ayrılmış her dakika lime lime olur, çatlayana kadar dolar. Bir saatin içine yığınla şey istiflersiniz.⏰
Yavaş yavaş yürüdüğünüz günlerse çok uzundur. Daha uzun yaşamanızı sağlar, çünkü zamanı eklemlere eziyet ederek geçirmek yerine her saatin, her dakikanın, her saniyenin nefes almasına, derinleşmesine izin verirsiniz. Acele etmek birden fazla şeyi tek seferde ve çabucak yapmaktır: önce bu, sonra şu, ardından öteki. Acele ettiğinizde zaman türlü türlü şeyin hiçbir düzen olmadan tıkıştırıldığı bir çekmece gibi çatlayacak kadar dolar. 🚶🏼🚶🏻♀️Zaman ve mekandan sıyrılmanızı sağlayan her şey sizi hızdan uzaklaştırır.💆🏼♂️
Bir budistin tapınağına koşup bütün gücüyle "tüm zamanların en alçak gönüllüsüyüm" diye bağırmasına benziyor minimalistlerin az eşya ile övünmesi...
...
Eşyalardan kurtulmak yeterli mi ?
Çünkü her şey değişir. Teknoloji değişir. Kıyafetlerimiz ve kültürümüz, yediklerimiz ve düşündüklerimiz değişir. Yoksa arabaları, kameraları, kameralı telefonları, İspanyol paça ve dar pantolonları, atıştırmayı, aile yapısındaki değişimi ve aile yemeğinin yükseliş ve çöküşünü, kadınların oy kullanmasını nasıl açıklarsınız ? Değişim kaçınılmazdır. Bu gerçek göz önüne alındığında, “Değişim olacak mı?” sorusu yerini “Değişim nasıl olacak?” sorusuna bırakır.
Maddecilik çağından deneyimcilik devrine doğru ilerledikçe birçok şey değişecektir. Daha çok eğlenecek ve işde daha az vakit harcayacağız. Daha küçük, daha esnek ve daha iyi tasarlanmış evlerde yaşayacağız. Daha çok insanla daha güçlü bağlar kuracağız ve daha iyi toplumlar yaratacağız. Kısacası daha mutlu, daha sağlıklı insanlar olacağız. Daha az zarar görmüş bir gezegende daha sürdürülebilir hayatlar yaşayacağız.
Evet tüm bunlar gerçek olmayacak kadar güzel, ütopik bir vizyon gibi geliyorsa günümüzün dünyası birkaç nesil önce yaşamış birine nasıl gelirdi diye bir düşünün. Anneannenizin annesi, nerede olduğunuzu bilen ve nereye sapmanız gerektiğini söyleyen bir harita hayal edebilir miydi ? Toplumumuzun en acil çözüm gerektiren sorunlarından birinin milyonları hasta eden aşırı yeme ve aşırı zenginlik hastalığı olduğuna inanabilir miydi ?
Çoğumuz bir noktada hayatımızı, işimizden mutlu olup olmadığımızı, sadece sahip olduklarımızın parasını ödemek için mi çalıştığımızı, evlerimizi ve hayatlarımızı tıkabasa dolduran tüm o ıvır zıvıra gerçekten ihtiyacımız olup olmadığını sorgulamışızdır. Dolayısıyla içimizden gelen o meraklı sesi bastırmak için arada sırada hızlı bir temizlik yapar çalışmaya daha az zaman ayırıp, evde sevdiğimiz şeyleri yaparak vakit geçirir ve o noktada kalırız.
Deneyimcilik
İşimizi yapmak istediklerimize göre seçeceğiz, gerçekte ihtiyacımız olmayan maddi varlıkların bedelini ödeyebilmek için yapmak zorunda olduklarımızı göre değil.
Gerçek yaşamı fethetmek için, önyargılara, basmakalıp düşüncelere, kör itaate, keyfi gelenek göreneklere ve sınırsız rekabete karşı mücadele etmek gerekir. 🐢
…
Donmuş ve paslanmış tüm toplumsal ilişkiler, eski ve saygın anlayış ve fikir dizisiyle birlikte çözülüp dağılmakta, onların yerine geçenlerse daha kemikleşemeden eskimektedir. Kalıcı ve katı olan herşey buharlaşıyor, kutsal diye ne varsa kutsallıktan çıkıyor ve insanlar nihayet kendi yaşam koşullarına ve karşılıklı ilişkilerine uyanık gözlerle bakmak zorunda kalıyor.🦋
…
Olup bitenden farklı bir şeyin olabileceğine dair işaretlere dikkat kesilmek herkes için, ama özellikle gençler için çok önemlidir. Bu geniş dünyada olup biten her şeyi eğer dikkatle gözler ve yöntemli bir şekilde tartışırsanız bu işaretleri bulursunuz. Fakat bunları aynı zamanda kendi yaşam deneyimlerinizde, bu deneyimlerdeki özgün ve yok edilemez olanda da bulursunuz. Başka deyişle, sizin yapabilecek olduğunuz şeyler var, söz konusu durumda bu, kendi yaşamınızı inşa etmektir, elinizdeki imkanları kullanmaktır.🌿
…
Sizin inşa etmek istediğiniz, yapabilir olduğunuz bir şey vardır, ama aynı zamanda sizi yola çıkmaya, yapmayı, inşa etmeyi, içine yerleşmeyi bildiğiniz şeyin ötesine gitmeye çağıran şeyin işaretleri de vardır. Yola çıkmanın gücü. İnşa etmek ve yola çıkmak. Bu ikisi arasında çelişki yoktur. İnşa ettiklerinizden vazgeçmeyi bilmeniz gerekir, çünkü başka bir şey sizi gerçek yaşama çağırmaktadır. Gerçek yaşam, günümüzde piyasa yansızlığının ve eski hiyerarşik idealarının ötesinde yer alır. 🍄
Hepiniz için tek dileğim, bir yere yerleşmenin, meslek, kariyer sahibi olmanın baş aciliyetimiz olmamasıdır; bunun yerini, düşün kardeşi olan doğru düşünce almalıdır.🌻
Mükemmelliğe, eklenecek bir şey kalmadığında değil, çıkarılacak bir şey kalmadığında ulaşılır.🌸
...
Sizin dünyada insanlar, dedi Küçük Prens, "bir bahçede beş bin gül yetiştiriyorlar; yine de aradıklarını bulamıyorlar.
"Bulamıyorlar." dedim.
"Oysa aradıkları tek bir gülde, bir damla suda olabilir."
"Doğru," dedim.
Küçük Prens ekledi:
"Ama gözler kördür. İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu bulabilir." 🌹
Bilinmesi gereken şeyleri insanın kendisinin tatması iyidir, diye geçirdi içinden. Dünya zevklerinin ve dünya malının insana hayır getirmeyeceğini daha çocukken öğrendim. Hanidir biliyordum bunu, ama ancak şimdi yaşadım. Ve şimdi biliyorum, belleğimle değil, gözlerimle, yüreğimle, midemle biliyordum böyle olduğunu. Ne mutlu bana ki, biliyorum artık! 👁
…
Belleğimizde sadece hatırlamaya değer olan kalır; öyle olmasaydı, hayatımızın tek bir yılına bile korkmadan, gözümüz kararmadan bakamazdık!🧠
…
Dinleyin şu cümleyi: Gerçekte çekilen acılardan gurur duymak gerekir, her acı bize yüksek bir aşamada bulunduğumuzu anımsatır.🌻
...
Üzgün olduğumuzda ve hayata katlanamadığımızda bir ağaç şöyle konuşabilir bizimle: Sus! Bak bana! Yaşamak kolay değil, yaşamak zor değil. Bunlar çocuksu düşünceler. Bırak konuşsun içindeki Tanrı, o zaman susacaklar. Yolun seni anandan ve yurdundan uzaklaştırdığı için endişelisin. Ama attığın her adım, her yeni gün seni anana yaklaştırır. Orası ya da şurası değildir yurdun.
Yurt ya içindedir ya da hiçbir yerde.🌲
Özgürlüğü, nefes alabilmeyi, adaleti, eşitliği, hep birlikte bir olmayı, bin bir farklı rengi bin bir farklı biçimde yaşayabilmeyi, inanılan gerçekler peşinde koşabilmeyi, dil, din, ırk, cinsiyet farkı gözetmeksizin adaletin uygulanışını, kalıplaşmış düşünceleri, dogmaları sorgulamayı ve tek gerçekliğin insanın anlamlı yaşaması olduğunu anlatan, uyutmak için değil, uyandırmak için yazılmış kaç çocuk masalı biliyorsunuz? 🤔
Kendini asla yeterli görmeyen,, sorgulamayan ve söz dinlerse dilekleri gerçek olan masal kahramanlarıyla donatılmış olmamız baskıcı rejimlerde nasıl bireyler yetiştirilmeye çalışıldığının en açık kanıtı değil mi? 🧎🏻♂️
Simgesel olarak yaşadığı ülkenin, dünyanın, hayatın karanlığından bıkmış ve aydınlığa ulaşmak niyetiyle çözüm arayanlara ve çocuklar küçük göllerinden, çıkarılıp da büyük denizlere salınmadan önce okutulması gereken bir kitap olarak; #SamedBehrengi’nin #KüçükKaraBalık masalı yazarın doğduğu, büyüdüğü ve öldüğü ülkesi olan #İran’da hala yasak. 12 Eylül döneminde ülkemizde de yasaktı. İçinde yaşamaya çalıştığı sonsuz sayıda su damlacığının, uyumanın basitliğine aldanırsa bir akvaryumdan farkı kalmayacağını anlayan bir balığın serüveni, tıpkı beni çocukken aydınlatıp, masalın sonundaki #kırmızıbalık benim dedirtip, özgürleştirdiyse, baskıcı rejimlerde bundan korkuyorlar işte: bir gün bütün çocukların düşlediği denizlere kavuşmasından korkuyorlar. 🌊
Çocukluğu, gençliği sistem tarafından hacklenmiş bireylerin bir gün bu soruyu sormasından korkuyorlar:
“Ben bilmek istiyorum; gerçekten de yaşamak dediğimiz şey şu bir avuç yerde yaşlanıncaya kadar dolaşıp durmaktan, anlamsız ilişkilerden, sevmediğimiz işlerden sonra da yaşlanıp huysuzlaşmaktan mı ibaret; yoksa dünyada başka şekilde yaşamak da mümkün mü? “
Oysa biz artık özgürlüğümüzü istiyoruz!
“Büyük balık, küçük balığı özleyedebilirdi. Ama siz, balıkların birbirini yediği bir hikaye anlatmayı seçtiniz.” 🐠
Hepimizin içinde rengi farklı olsa da, düşlerini gerçekleştirmek isteyen Cesur Bir Balık yaşamakta, iş bu balığın rengini değiştirmeden, onu ötekileştirmeden düşlerini gerçekleştirmesine olanak sağlamak.
“Basitçe anlatamadığın, anlattığın şekliyle anlaşılamayan,anlatılan ve anlandığı şekliyle gerçekleştirilemeyen her şey karmaşıktır.” ✨
Hayatı kaçırmadan yaşamak’ denilen 21. yüzyıl yaşamında, bedenimizin fizyolojisi, yaşamın kurgusu ve düşünce sistemleri, bizi gittikçe komplike, karmaşık ve çok yönlü olmaya iterken, #Kirkegaard’in bahsettiği; estetik döneminden akıl dönemine geçerek, haz ve görünüşün sahteliğinden sıyrılıp akıl ve varoluşa odaklanmaya başlayacağımız bir dönem artık sonunda geliyor galiba. ☀️
Artık bir şeyleri mutlak bilerek kullanmaya, paylaşmaya, kendine yarayan öz ne ise onu alıp, kullanıp, bırakmaya, sadece anladığımız şeylere evrilmeye, nasıl sadeleşip, gereksiz yüklerden kurtulabileceğimiz konusunda düşünmeye, konformist kültürü, vadeli anlamı, maksimalist hedeflerin ezikliğini, sürekli bilinmez bir gelecek için stoklayan bir planlamayla biriktirmeyi,
beden için süslenmek, ruh için birleşmek, akıl için dertleşmeyi, tamamen aşarak, günün sadeliğine odaklanmayı, basit, anlaşılabilir, fonksiyel ve yaratıcı fikirlerin peşinde, basit cafelerde, yalın şarkılarda, light kıyafetlerde, kısa cümlelerde, gittikçe sadeleşip, mutlak ifade edebilmenin özgürlüğüne, akıl, beden ve ruhun her üçünününde, aynı çizgiye gelip, ele ele tutuşup anlaşması ve uyumuna, safralarını, süslerini, gereksizlerini atıp, sadece gerekli ve yeterli mucizesini kavranmaya, sınırsız, yalın, anlaşılabilir ve sade bir özgürlüğe kavuşuyor muyuz derseniz yavaştan? 🌈
#Sadeleşmek, insanın kendine verdiği değerin en büyük göstergesi, son on yılın büyük devrimi
Ve artık, ciddi bir yüksek gelişmişlik düzeyi olarak kabul ediliyor.🌱
Bir gün gelecek, insanların siyah, ama altın gibi parlayan gözleri olacak; onlar, güzelliği görecekler, pisliklerden arınmış ve tüm yüklerden kurtulmuş olacaklar, havalara yükselecekler, suların dibine inecekler, sıkıntılarını ve ellerinin nasır bağlamış olduğunu unutacaklar. Bir gün gelecek insanlar özgür olacaklar, bütün insanlar özgür olacaklar. Bu, daha büyük bir özgürlük olacak, ölçüsüz ve bütün bir yaşam boyunca sürecek…
...
Bir gün gelecek, insanlar savanları ve bozkırları yeniden keşfedecekler, uçsuz bucaksıza açılıp köleliklerine bir son verecekler. Hayvanlar yükseklerdeki güneşin altında insanlara, artık özgür olan insanlara yaklaşacaklar ve dev kaplumbağalar, filler, bizonlar birlik içersinde yaşayacaklar. Ormanların ve çöllerin kralları, özgürlüklerine kavuşmuş insanlarla birleşecekler, aynı kaynaktan su içecekler, arınmış havayı soluyacaklar, birbirlerini parçalamayacaklar, bu, başlangıç olacak; bütün bir yaşamın başlangıcı… "